2 Mayıs 2012 Çarşamba



Kirli bir tuvalette hatırlarsan onu mezen bok yemek olur!


Islık çalardı çobanlar, gölgeme atar yaptığım bir dağ başındayım, kesildi taşa nispeten duruşlar, simetrik akarken göz yaşlarımız, uyumsuzluk, uykusuzluk vitrinidir bakışlarım, sevilen bir yaz akşamı gider, dudaklarımız yokluğunda kışlar, bana öyle geliyor ki gitmiyorsun bence sen, sanırım değil baya eminim gitmiyorsun,
ıslak yatağım,
yaptığım hatalar,
toy gençliğim,
titreyen yaprak,
siyah gecenin saydamlığı,
sahiplenmediğim kavgalar,
kafam güzel güzel dans ettiğim sabaha karşıları,
kül tablasına kendi kendine yanıp külüyle boylu boyunca uzanmış sigaram şahit buna!

Hayret, ben şimdi ölsem o sanki mutlu olacak gibi hissediyorum, uzun zamandır bu hissi duymuyordum, kulaklarımı avuntular tıkamıştı, kanımı emerken gömleğim, ceketimle belimdeki bıçak yarasını saklamıştım oysa, o korkup gitmesin diye yanımdan, dizelerimin dizlerine kapanıp ağlıyorum resmen, her virgülde soluk alıp fahişelerin içine ıkınıyorum, gövdemden nefret ediyorum, nasıl bir hayattaysan, o hayatta ölümlü bil istiyorum, nasıl bir hayatta olursan ol benim kollarımda öl istiyorum.

Sen ağladıkça seni seviyorum, güldüğünde kendi çirkinliğim den utanıyorum!

Kısıp kaldım buraya, sesimde ona nazaran, tecevüzdeyken basılmış bir yakalanmışlık, ah orospu çocuğu madem seviyordun neden siktin der gibi bir baba bakışı, ben utanıyorum hatıralarımdan ve söylemiyorum seni sabahlara kadar becerdiğimi, galiba söyledim ama hala seni seviyorum, aynı anda de becerdim, ne sen fahişeydin, ne ben müşterin, sanırım sevmiştik ve sevişmiştik, imgelerim diyorum, evet imgelerim, yazdıklarım en azdırıcı poz veren mankenidir, daha geniş bir zamanda sevmek isterdim seni, kusura bkama bu ömürlük isteyebiliyorum seni.

Kaç pencere parçalamam lazımsa kafamla söyleyin, ne ben kendimi kandırayım, nede onun gelmeyişini!

Resimlerin mumyalanmış haline denir albüm, hesapsız bir iflas ediştir, mantıklı bir evlilik gibi, bence biz imgelerimizi kaybettik, yoksa bu yazı bu hale gelmezdi, boktan bir gecenin sifonu gibi rüyalarımdaki yüzün, ah hüzün diyorum, savaş sirenleri arasında annesini arayan bir çocuk gibi, dahası yok denilen bir esrar müptelası gibi, hep gibi gibi işte bir kendim olup da sevip özleyemedim seni, ya bu şaire, ya şu serseriye benzettim halimi ama açık yara farkla o sevdiklerinden daha çok çekiyorum acını, elektirikler gittikçe değil, şartelini her indirdiğim evimin karanlığında özleyeceğim seni, şimdi imkanlar uygun olmayabilir ama elimden geldiğince yumruklayabiliyorum kirişlerimi.


Gözlerinin derinliklerini hiç keşfetmemi olsam da, gözlerin için aynı şarkıyı baya bir dinlemişliğim vardır!

sen nasıl sarhoşsun böyle

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder